-
1 kötülük etmek
v. harm, injure -
2 kötülük etmek
to harm, to do sb dirt -
3 kötülük
Boshaftigkeit f\kötülük görmek Böses erfahrenbir şeyi sırf \kötülük etmek için yapmak etw aus lauter Bosheit tun -
4 etmek
vt1) machen, tunbu ne kadar ediyor? wie viel macht das?sekiz bir daha dokuz eder acht und eins macht neun2) antunbirine kötülük \etmek jdm Böses antun3) (intihar \etmek) begehen, verüben -
5 kötülük
озвонч. -ğü1) плохо́е состоя́ние (чего-л.); плоха́я сторона́ (чего-л.)havaların kötülük yüzünden — из-за плохо́й пого́ды
kumaşın kötülüğü — плохо́е ка́чество тка́ни
2) недоброжела́тельность; вред, злоkötülük etmek — причиня́ть / соверша́ть зло
o, kimseye kötülük etmedi — он никому́ не сде́лал зла
-
6 kötülük
1. bad condition. 2. malicious or evil action, wrong, harm. 3. badness, wickedness. - etmek /a/ to do (someone) harm. -
7 بدی کردن
kötülük etmek, kötülük yapmak -
8 kıymak
1. أباد [أَبَادَ]Anlamı: acımayıp öldürmek2. اعتسف [اِعْتَسَفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek3. تعسف [تَعَسَّفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek4. حاف [حافَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek5. ضام [ضامَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek6. ظلم [ظَلَمَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek7. عسف [عَسَفَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek8. غشم [غَشَمَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek9. فرم [فَرَمَ]10. قتل [قَتَلَ]Anlamı: acımayıp öldürmek11. قرط [قَرَّطَ]12. قطع [قَطَّعَ]13. هرم [هَرَّمَ]14. هرم [هَرَمَ]15. وتر [وَتَرَ]Anlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek -
9 harm
n. zarar, hasar, kötülük, felâket————————v. zarar vermek, incitmek, kötülük etmek* * *1. zarar ver (v.) 2. zarar (n.)* * *1. noun(damage; injury; distress: I'll make sure you come to no harm; He meant no harm; It'll do you no harm to go.) zarar, ziyan, hasar2. verb(to cause (a person) harm: There's no need to be frightened - he won't harm you.) zarar vermek, hasara uğratmak- harmful- harmless
- harmlessly
- harmlessness
- out of harm's way -
10 اعتسف
اِعْتَسَفَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. huysuzlanmakAnlamı: huysuzca davranmak3. saldırmak4. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmek -
11 تعسف
Iتَعَسَّفَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. huysuzlanmakAnlamı: huysuzca davranmak3. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmekIIتَعَسُّف1. tahakkümAnlamı: baskı, zorbalık2. buyurganlıkAnlamı: despotluk3. saltçılık4. dikta -
12 حاف
Iحافٍyalın ayakAnlamı: ayakları çıplakIIحافَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmek3. azmakAnlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak -
13 ضام
Iضامَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmekIIضامّbağlayıcıAnlamı: bağlama niteliği olan -
14 ظلم
Iظَلَمَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. saldırmak3. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmekIIظُلْم1. buyurganlıkAnlamı: despotluk2. zalimlikAnlamı: zalim olma durumu3. zorbalıkAnlamı: zorbaca davranış, müstebitlik4. kıymaAnlamı: kıymak işi5. kıyımAnlamı: kıymak işi veya biçimi6. adaletsizlikAnlamı: adalete aykırı davranış7. acımasızlıkAnlamı: merhametsizlik, zulüm8. zulümAnlamı: kıyım, kıygı, acımasızlık, haksızlık, cefa -
15 عسف
Iعَسَفَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. huysuzlanmakAnlamı: huysuzca davranmak3. saldırmak4. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmekIIعَسْف1. buyurganlıkAnlamı: despotluk2. zalimlikAnlamı: zalim olma durumu3. zorbalıkAnlamı: zorbaca davranış, müstebitlik4. kıyımAnlamı: kıymak işi veya biçimi5. kıymaAnlamı: kıymak işi6. adaletsizlikAnlamı: adalete aykırı davranış7. zulümAnlamı: kıyım, kıygı, acımasızlık, haksızlık, cefa -
16 غشم
غَشَمَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmek -
17 وتر
وَتَرَ1. kıymakAnlamı: acımayarak büyük bir kötülük etmek, zulmetmek2. zulmetmekAnlamı: eziyet etmek, işkence etmek -
18 Dienst
Dienst <-(e) s, -e> [di:nst] möffentlicher \Dienst kamu hizmeti;außer \Dienst emekli;zum \Dienst gehen işe gitmek;\Dienst haben nöbetçi olmak, nöbet beklemek [o tutmak];den \Dienst quittieren görevinden istifa etmek;in jds \Diensten stehen birinin hizmetinde bulunmak;jdm einen schlechten \Dienst erweisen birine kötülük etmek;sich in den \Dienst einer Sache stellen kendini bir işe adamak;seine Beine versagten ihm den \Dienst bacakları tutmadı [o tutmaz oldu] -
19 injure
v. incitmek, yaralamak, sakatlamak, zedelemek, zarar vermek, kötülük etmek* * *1. incit 2. yarala* * *['in‹ə](to harm or damage: He injured his arm when he fell; They were badly injured when the car crashed; A story like that could injure his reputation; His pride has been injured.) yaralamak- injured- injurious
- injury -
20 Schaden
Schaden m <Schadens; Schäden> (an D -e) zarar; besonders TECH arıza, bozukluk; (Nachteil) dezavantaj; ÖKON hasar;Schaden nehmen hasar görmek;jemandem Schaden zufügen b-ne zarar vermek, b-ne kötülük etmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kötülük etmek (veya yapmak) — kötü davranmak, zarar vermek Kötülük edeni öldürür veya ayetlerin emrettiği cezalardan birini verir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
fenalık etmek — kötülük etmek, kötülükte bulunmak Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalleşlik etmek — 1) sözünde durmayarak döneklik etmek 2) birine gizlice kötülük etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hainlik etmek — birine haince davranmak, kötülük etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihanet etmek — 1) hainlik, kötülük etmek 2) karı, koca birbirini aldatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kahpelik etmek — kaba sözünden dönerek birine kötülük etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarkına etmek (veya okumak) — argo birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kastetmek — i, der, Ar. ḳaṣd + T. etmek 1) Amaçlamak, amaç olarak almak ... ev deyince kasabada dört beş tane zengin evini kastediyorum. S. F. Abasıyanık 2) Demek istemek 3) e Kötülük etmek, kıymak, zarar vermeyi istemek İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıymak — i, ar 1) Çok ince ve küçük parçalar biçiminde doğramak Eti kıymak. 2) e, mec. Acımadan vermek, esirgememek, feda etmek Beş altı kuruşa daha kıyarak sağlamca bir ip tedarik etti. H. R. Gürpınar 3) e, mec. Acımayıp öldürmek Zavallıya nasıl… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kastı olmak — (birine) ona karşı kötülük etmek, zarar verme isteği beslemek Bana kastı mı var? … Çağatay Osmanlı Sözlük
çengel takmak — uğraşmak veya kötülük etmek için el atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük